26 Haziran 2010

Cloud Living

Geçen gün televizyonda Back To The Future serisine denk geldim. Hepimizin çok sevdiği bilim kurguya hafiften dokundururken filme macera, komedi biraz da heyecan katarak gönüllerimize taht kuran çok güzel bir seridir. Ama benim değinmek istediğim şey şu 1985 te çekilmiş filmin 2015 öngörülerinde neler vardı neler oldu? En azından benim hatırladığım kadarıyla;
- Öncelikle hepimizin heyecanla beklediği uçan araba veya ona benzer bir şey pek olası gözükmüyor.
- Yakıt olarak orada çöp kullanılıyordu, daha biz oraya erişemedik ama güneş ve elektrikle çalışan arabalar hafiften ortalarda dolaşmaya başladı
- Televizyonlar en az orada olduğu gibi büyüdü ve bir kaç kanalı birden göstermeyeni dövüyorlar neredeyse.
- Kıyafetlerimiz allaha bin şükür onlarınki gibi çirkin değil (en azından bana öyle geliyor belki 20 yıl sonra bakıp biz naapmışız diyebiliriz)
- Spor müsabakalarının sonuçlarının olduğu almanaclar ortada dolanıyor ama benim bildiğim kadarıyla daha kimse parayı vurmadı onları kullanarak :))

Tabi bir de hiç değinmedikleri şeyler var ki; cep telefonu, bilgisayar, internet vb insanlarla iletişim kurma araçlarından en öteye gidebildikleri şey her eve faks makinesi koymak ki çok tutmamış diyebiliriz.

Zaten genel olarak bu şekilde geleceği anlatan bilim kurgu filmleri yapmak başlı başına zor iş ama mesela çıkıp da sadece bilgisayardan değil de bir de cloud computing den bahsetseydi o zaman gerçekten ilah olurdu herhalde :) Bilmeyenler için cloud computing kısaca internetin bu kadar hızlanmasından sonra bütün verilerin ortak data centerlarda tutularak, bilgiye ihtiyacın olduğu zamanda bilgiye ulaşman ve gereksiz yere (benim zamanında bin küsurun üstünde divx biriktirmem gibi) bilgi depolama çöplüğüne dönmemektir diyebilirim. Hatta genellemek gerekirse %90 insanın %90 işini yapabilecek çözümlerdir dersem bile olur heralde. Şu anda bahsedilen web 2.0 - 3.0 fln hep bu cloud computing sonucunda çıkmış şeyler. Daha fazla bilgi isteyen varsa burdan okuyabilir. Bu kadar konuşmuşken bu işi en iyi yapan şirketleri de saymadan geçmeyelim;
- Salesforce, birçok şirketin satış organizasyonunu, raporlamayı fln internete geçirip her yerden ulaşılmasını sağladı.
- Amazon, server fln kiralayıp şirketlerin ve userların CapEx'lerini azaltıp sadece kullandığı kadar para vermesini sağladı.
- Ve tabii ki en çok sevdiğimiz Google :) Neredeyse bütün ürünleri bol data saklamak, her yerden ulaşmak üzerine kurulmuştur. Örnek olarak; Gmail, Picasa, Docs vb...

Bu şirketlerin data saklama kapasitesi daha fazla, costları da biz zavallı kullanıcılara göre çok çok daha az olduğu için, biz de veriyoruz datamızı onun Amerika'da mı, Türkiye'de mi yoksa Japonya'da mı olduğunu pek umursamıyoruz. Ben sorguladığımda bana datayı getirsin de umurumda değil nerede olduğu. 
Umurunda olan birileri varsa bu blog postu şu kocaman data centerın, soldan 4. makinesinde üstten 7. harddiskte olması lazım :)

Bütün bunların sonunda ben de futuristik bir deneme yapmaya kalkarsam bana kalırsa bu cloud computingin yaşamımıza yansıması cloud living şeklinde olacaktır. Yani datanın iletimi nasıl bu kadar hızlandırsa insan için transportation da bu kadar hızlanacak. Böylece ev diye birşey olmayacak kapılar olacak ve biz istediğimiz yerlere ulaşacağız. Mesela bir deniz kenarına 100 katlı 100.000 daireli bir apartman yapılsa ve bütün odaları denize bakıyor olsa, tık diye salon kapısını açtığımızda buraya ulaşıp denize karşı akşam yemeğimizi yiyebiliriz. Veya aynı şekilde dağlık bir yerde uyuyup çok dinç oksijenimizi almış bir şekilde uyansak fena mı olurdu. Tabi bir de tuvalet kapısı olayı var ki düşünün bir gezegen sadece bunun için kullanılıyor, ohh ne kanalizasyon derdi var ne bişey :))

Bununla ilgili örnekleri tabii ki çok artırabiliriz, ulaşımın sonsuz hızda olduğu düşünülürse bütün yaptığımız şeyleri en güzel yerlerinde yapmak hiç zor olmazdı. Tabi aidiyet duygusunu azalması ve bunun sosyal boyutları fln da var ama onları düşünmeden atıp tutmak daha zevkli :))

07 Mart 2010

Tarihin Akışını Değiştiren Bilimadamları


Tarihte bazı insanlar var ki bir yaşama bu kadar fazla bilgiyi ve icadı nasıl sığdırdıklarına şaşırıyorsunuz. Özellikle de son 50 – 60 yılda fizik ve matematikte çok büyük değişiklikler olmadığını gördükçe internetin olmadığı, paylaşımın ve iş birliğinin çok zor olduğu 17. ve 18. yüzyıllarda bu kadar çığır açan icatların yapılması beni hayrete düşürüyor.

Ayrıca bu devirde yaşayan bilim insanları sadece belli bir konuda da dünyayı bir adım öteye götürmemişler; fizikten mimariye, matematikten felsefeye kadar neredeyse her konuda söyleyecekleri birşeyler varmış. Bunlardan benim aklıma gelen ilk 2 kişi;
  • Sir Isaac Newton (1642-1727) : Calculus’teki ve ışık-renk ile yaptığı buluşlara ek olarak fizik dersi almış herkes Newton’un Hareket Kanunları’nı çok iyi bilir. Ondan tam üçyüz yıl sonra bile kanunlarında en ufak bir değişme olmamış ve hala üniversitelerde okutulmaya devam ediyor. 
  • Robert Hooke (1635-1703) : Aslında her ne kadar buluşlarından çok Newton’un onun fikirlerini “ödünç” almasından bahsedilse de Hooke, biyoloji, gazların yapısı, mimari ve meteoroloji gibi dallarda büyük buluşlarla ortaya çıkmıştır. Özellikle fizikte bulduğu cisimlerin esnekliği ile ilgili formüller Newton’ı bu kadar efsane hale getiren formüllerin altyapısı olarak sayılabilir.  

Dediğim gibi benim hala aklımın almadığı şey nasıl oluyor da bu kadar yıl önce bu kadar kusursuz formüller geliştirmiş olmaları. Hem de bu kadar farklı alanlarda... Aslında bir komplo teorim var bunlarla ilgili ama onu daha lakayıt bir yazıya saklıyorum :)

Tarihi değiştiren bilimadamları yazısında sadece iki kişiden bahsetmek büyük ayıp, büyük ihtimalle bu insanların yanında sayılabilecek onlarca insan var tarihin akışını değiştirmiş diyebileceğimiz. Hemen aklıma gelenler; Darwin, Leonardo Da Vinci, Descartes, Tesla, Edison, Mendel ve tabii ki Einstein. 

14 Şubat 2010

Komplo Teorisi Olabilecek Beyin Jimnastiği

Previously on Neler oluyor, Neler bitiyor? (2009) Moris bloguna entry giremiyordu, fakat aslında yazmak istediği düşündüğü şeyler vardı bunları iPhone'unun notlarında saklıyordu. (2010) Moris İrlanda'ya taşındı - havaalanından bir sahne, Dublin'de Guinness içerken fln.

Lost'ta fln oluyorken, bloglarda bu previously olayı çok tutmayacakmış gibi geliyor ama olsun nasılsa okuyan kimse yok, ben de istediğimi deneyeyim :)) Gerçekten daha önceki yazıda dediğim gibi aslında düşünmeyi bırakmış değilim ve notlarımı sürekli artırıyorum. Twitter'a (artık Buzz'a) yazarsam istediğim kadar anlatamayacağım gibi geliyor. Hani bu düşündüğüm şeyler yazsam olay olur şeklinde değil ama olsun bir kaç teorim var onları paylaşmak istiyorum.


Bu yazıdaki verimlilikle ilgili; özellikle Dublin'e taşındıktan sonra çok daha fazla kitap okuyacağımı düşünüyordum hani telefon fln çok gelmez rahatsız edilmem ve ilkokul-ortaokuldaki gibi huzurla kitap okuyabilirim diyordum. Ama yine tam olarak olmuyor, bu içten gelen birşey olması gerekiyor bir de tabi kitabı niçin okuduğunu iyice özümsemen gerekiyor. Ben uzun zamandır bilgiyi en hızlı ve en verimli şekilde almaya alıştım ne yazık ki ondan dolayı kitaplar bana çok zaman kaybı gibi geliyor. Üniversitedeki ders kitaplarım direk formüller ve onların nereden çıktığıyla ilgiliydi ondan dolayı hani şu paragrafı okumayayım demiyordun bütün hepsini okuyup anlamaya çalışıyordun. Veya şu anda çok fazla okumaya alıştığımız bloglar, en fazla 4-5 paragrafta ne olup ne bittiğini anlatıyorlar. Hatta artık bir yerden sonra artık kitap okumanın biraz zaman kaybı olmaya başladığını düşünmeye başladım. Yani roman kurgusudur onu kafanda canlandırabilmen önemlidir, hayalgücüdür vs anlıyorum onları ama 600 sayfa kitap okumak yerine aynı key pointleri belirten bir executive summary okusan olmaz mı?? Hani atıyorum daha da ileri gidip bir hap gibi birşey olsa da alsak, tak matrixteki gibi i know kung fu desek fena mı olur :))

Ama işte insanlar hala gerçekten kitap okumayı çok seviyor ve büyük ihtimalle bu kitap okuma olayı hiç bir zaman hap olayına fln dönmeyecek. Bana kalırsa bütün bunların altındaki nedenlerin en önemlisi, insanlar verimli olmak istemiyor!! yemeğini daha uzun sürede yemek için program yapıyor, "ana yemeği daha attırmıyorum abi" "yok attırma şunları yiyelim ondan sonra" çünkü verimli olmak demek daha fazla düşünmek demek daha planlı olmak demek daha fazla iş yapmak demek... Emailler de hayatımıza iyice girdikten sonra bazılarının kıl olduğu şey değil mi bu "daha fazla iş yapmak". Eskiden mektup varken isteğini gönderiyordun sonra indir kepenkleri çık git, ama şimdi mail gönderdin 5 dk sonra cevap geliyor, sen de cevap vermelisin ki iş dönsün.

Evet beyin jimnastiği kısmı da şöyle bence; insanoğlu sürekli daha verimli olmak teknolojiyi geliştiriyor yeni şeyler üretiyor ve insan hayatını kolaylaştırıyor peki insanlar gerçekten işlerinin kolaylaşmasını istiyor mu? Yani gerçekten günde iki saat uyku yeterli olsa insanlara isterler mi veya transportation için hiç zaman harcanmasa gerçekten her yere ışınlanabilse insan 1 saat önce işyerinde olmak ister mi???